Alacaklı Olan İşçi İstifa Etse Bile Tazminat Alabilir


Av. İsmail Carlık tarafından 08.06.2020 tarihinde paylaşılan bu yazı 945 kez okundu.


YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ
Esas : 2016/4511
Karar : 2019/18586
Karar Tarihi : 10.10.2019



Konu : İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - ÖDENMEYEN BİR KISIM İŞÇİLİK ALACAKLARININ MEVCUDİYETİ - İŞ SÖZLEŞMESİNİ DAVACININ HAKLI NEDENLE FESHETTİĞİNİN KABULÜ - KIDEM TAZMİNATI TALEBİNİN HÜKÜM ALTINA ALINMASI GEREĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU

Özet : Somut uyuşmazlıkta, davacı 24/09/2013 tarihli ihtarnamesi ile raporlu olarak işe gelmediğini, ücretlerinin ödeneceğinin belirtilmesine rağmen ödenmediğini, İş Kanunundan ve iş sözleşmesinden dolayı hak ettiği mali hak ve alacaklarının ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek ödenmesini talep etmiş, yargılama aşamasında da, davacının talep konusu fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarına hak kazandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar Mahkemece davacının ücret alacağının bulunmadığı, fazla çalışma alacakları yönünden de fesih yapıldığı kabul edilse dahi, işin fiilen 07/05/2013 tarihinde sona ermesine göre bu yönden fesih hakkının altı iş günü geçtikten, yani hak düşürücü süreden sonra kullandığı gerekçesi ile kıdem tazminatına hak kazanamayacağı kabul edilmiş ise de; mahkemenin bu kabulü tarafların iddia ve savunmaları ve dosya kapsamı ile örtüşmediğinden yerinde değildir. Zira fesih tarihinde davacı işçinin ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğu anlaşılmakla, başka bir anlatımla haklı fesih nedeninin devam ettiği görülmekle hak düşürücü süre işlemeyecektir. Ayrıca davacı ödenmeyen bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesini söz konusu ihtarname ile talep etmiş, bu alacakların bir kısmının ödenmediği Mahkemece de kabul edilmiştir. Bu sebeple iş sözleşmesini davacının haklı nedenle feshettiğinin kabulü ile kıdem tazminatı talebinin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 24, 32) (5953 S. K. m. 14)



Dava ve Karar : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 1999 Ağustos ayı ile 11/10/2013 tarihleri arasında direksiyon usta öğreticisi olarak çalıştığını, 07/05/2013 tarihinde trafik kazası geçirdiğini, aralıklı olarak rapor aldığını, işveren tarafından ücretinin ödeneceği belirtilmesine rağmen ücretlerinin ödenmediğini, iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının ilk dönem çalışmasının istifa ile sona erdiğini, kaza sonrası davacının hiçbir rapor ibraz etmeden yaklaşık beş ay işine devam etmediğini, rapor ibraz edilmeyince devamsızlık tutanağı tutularak ihtarname çekildiğini ve iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Davalı Temyizi Bakımından;

Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.

Dosya içeriğine göre, davalı aleyhine hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar 1.674,99 TL olup, karar tarihi itibariyle geçerli 2.080,00 TL’lik kesinlik sınırının altında kaldığından, davalı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 427, 432 maddeleri uyarınca REDDİNE,

Davacı Temyizi Bakımından;

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında davacının iş sözleşmesinin sona erme şekli ve davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/4. maddesinde ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. Yine 4857 sayılı Kanunu'nda, 5953 sayılı Basın İş Kanunu'nun 14. maddesinde öngörüldüğü gibi ücretin peşin ödeneceği öngörülmemiştir. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.

Ücreti ödenmeyen işçinin bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi kanuni yollardan talep etmesi mümkündür. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı sebebe dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da tanınmıştır. İşçinin ücretinin kanun veya sözleşme hükümlerine göre ödenmemesi işçiye bu imkanı verir. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.

Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin kanun ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir.

4857 sayılı Kanun'un 24/II-e. bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı 24/09/2013 tarihli ihtarnamesi ile raporlu olarak işe gelmediğini, ücretlerinin ödeneceğinin belirtilmesine rağmen ödenmediğini, İş Kanunundan ve iş sözleşmesinden dolayı hak ettiği mali hak ve alacaklarının ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek ödenmesini talep etmiş, yargılama aşamasında da, davacının talep konusu fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarına hak kazandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar Mahkemece davacının ücret alacağının bulunmadığı, fazla çalışma alacakları yönünden de fesih yapıldığı kabul edilse dahi, işin fiilen 07/05/2013 tarihinde sona ermesine göre bu yönden fesih hakkının altı iş günü geçtikten, yani hak düşürücü süreden sonra kullandığı gerekçesi ile kıdem tazminatına hak kazanamayacağı kabul edilmiş ise de; mahkemenin bu kabulü tarafların iddia ve savunmaları ve dosya kapsamı ile örtüşmediğinden yerinde değildir. Zira fesih tarihinde davacı işçinin ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğu anlaşılmakla, başka bir anlatımla haklı fesih nedeninin devam ettiği görülmekle hak düşürücü süre işlemeyecektir. Ayrıca davacı ödenmeyen bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesini söz konusu ihtarname ile talep etmiş, bu alacakların bir kısmının ödenmediği Mahkemece de kabul edilmiştir. Bu sebeple iş sözleşmesini davacının haklı nedenle feshettiğinin kabulü ile kıdem tazminatı talebinin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının ücret alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı taraf kazadan sonra aralıklı olarak rapor aldığını, ücretlerinin ödeneceğinin davalı tarafından belirtilmesine rağmen ödenmediğini beyan etmiştir. Dosya kapsamına göre davacının 07/05/2013 tarihinde trafik kazası geçirdiği anlaşılmaktadır. Davalı işveren 25/09/2013 tarihli ihtarnamesinde davacının 18/06/2013 tarihinden itibaren devamsızlık yaptığını belirtilmiştir. Davalı tanıklarından ... davacının kazadan sonra bir hafta işe gelmediğini, sonra bir ay kadar daha çalıştığını ve ondan sonra işten ayrıldığını beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, davalı işyerinin ihtarnamesi ve davalı tanık beyanı dikkate alındığında davacının 07.05.2013 kaza tarihi ile 18/06/2013 tarihleri arasında işyerinde bir aylık çalışması bulunduğu ve bu çalışması karşılığı ücretin ödendiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla bu bir aylık ücretin hüküm altına alınması gerekli iken reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 10.10.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Konu ile ilgili NTV Haber sitesinde 30.05.2020 tarihinde "Yargıtay'dan önemli karar: Alacaklı olan işçi, istifa etse bile tazminat alabilir" başlığıyla yayınlanan habere https://www.ntv.com.tr/ekonomi/yargitaydan-onemli-karar-alacakli-olan-isci-istifa-etse-bile-tazminat-alabilir,Vyrh1XpxikKYLTup-MKfng adresinden ulaşılabilir.

Yorumlar


Bir Yorum Yap

Burası bomboş!

İlk yorumu yapan siz olun.